top of page
  • Yazarın fotoğrafıHale Acun Aydın

Balkon bahçeciliği, şehirde minik kaçışlar

Güncelleme tarihi: 11 Şub 2020

Merhabalar herkese,


Bugün yine bir konuk yazarımız var, Instagram'da @plantsof.io. hesabı ile kendi sürdürülebilirlik çabalarını paylaşan Suna. Benim yeşile ilgim daha yeni, çünkü çok çekiniyordum. Suna da son dönemlerde balkonunu güzel bir amaç için değerlendirmeye başlamış. O zaman sözü uzatmadan ona devrediyorum:



Merhaba ben Suna. Uzun yıllardır özel bir şirkette yönetici olarak çalışıyorum, yoğun ve stresli bir iş tempom var. Biri ilkokula yeni başlamış, diğeri de ortaokula giden iki de çocuğum var. Evden iş için çıkışımla, tekrar eve girişim arasındaki 12 saatteki “iş kadını” kimliğimi, evimin kapısından içeri adım atar atmaz “anne” kimliğimle değiştiriyorum. İstanbul’da bir apartman dairesinde yaşıyoruz ve yaklaşık iki yıl önce permakültür kavramıyla tanıştım ve ardından balkon bahçeciliği yapmaya, ekoloji, sürdürülebilirlik gibi konularda yakından ilgilenmeye başladım.

Kendimi bildim bileli yeşili, doğayı, bunun yanısıra ufak tefek de olsa bir şeyler üretmeyi sevmişimdir. Sayısını hatırlayamacağım kadar limon çekirdeği çimlendirme denemelerim olmuştur. Yaz tatilimiz yaklaştığında, yediğimiz meyvelerin çekirdeklerini biriktirmeye başlayıp, tatil yolunda uygun gördüğümüz yerlerde arabanın camından çekirdekleri savurduğumuz çok olmuştur. Ancak bu ufak çabalarım pek bir bilgi kaynağına dayanmayan, hobi bile diyemeyeceğimiz düzeydeydi. Ve birçok şehirli gibi, kentten kırsala göç etmek bir hayal olarak kenarda dururdu.

Ama bir gün “permakültür” le tanıştım... Permakültür kavramıyla tanışmam kitap okumayı çok sevmem ve Türkçe dilbilgisi kurallarına çok önem vermem sayesinde oldu. Okuduğum bir kitabın ilk sayfalarında çevirmeninin özgeçmişi yazıyordu ve permakültür tasarım kursu aldığından da bahsediliyordu. Nereden kulağıma geldiyse, “premakültür yerine permakültür yazmışlar, gözlerinden kaçmış herhalde” diye düşündüm ve internette “ premakültür” yazıp arattım, o “permakültür” diye düzeltti ve arama sonucu çıkan yazıları okumaya başladım. Ardından karşıma çıkan yazılar birbirini kovaladı ve ekolojik yaşam, sürdürülebilirlik, permakültür hakkında birçok kaynak okudum ve hem dünyada hem Türkiye’ de bu konuların üzerinde kafa yoran, çalışmalar yapan, kendi küçük ekolojik dünyasını yaratan, çevresini bilinçlendiren pek çok insan olduğunu gördüm. Hiçbirisiyle yüz yüze tanışmamış olsam da yeni bir sosyal çevreye adım attığımı söyleyebilirim.


Ekoloji, permakültür, doğal tarım, sürdürülebilirlik gibi konular hakkında bir yandan kafa yorarken, diğer yandan “şehirde, bir apartman dairesinde otururken ne yapabilirimki, insanın bir toprağı olmalı... “ gibi düşünceler içerisindeydim. Derken bahar ayları geldi ve marketlerde saksı/toprak, pazarlarda da sebze fideleri satılmaya başlandı. Evimizin bol rüzgarlı, yılda 5 kez filan çıktığımız, kullanılmayan balkonunda denemek için 2 uzun saksı ve toprak aldım. Eşim de pazardan birer domates, biber, salatalık fidesi aldı. Fideleri diktik, arada suladık ve fideler tutup büyümeye başladı. Bu saksıların yanına, bir saksı bir fide daha derken eşim “Ne yapıyorsun, balkonu bostana mı çevireceksin?” dedi. Dedimki “Evet! Bostana çevireceğim?” Böylece balkon bahçeciliğine girmiş oldum.


İlk yıl balkonumda domates, biber, salatalık, mısır vardı. Bir de bol rüzgar... Rüzgarın şiddetine, yönüne göre saksıları oradan oraya taşıyordum. Rüzgar varsa duvar dibine kuytuya alıyor, rüzgar yoksa balkondaki masanın üzerine güneşlenmeye alıyordum. Tabiiki sürekli evde olmadığımdan rüzgar bitkilerimi oldukça yordu ve çiçeklenler meyveye dönemedi. İlk yıl sanırım 3 domates, 6-7 tane biber yemişizdir.

Sonra kış sezonu geldi, balkonuma birşey ekebilmem mümkün değildi, ben de balkonumda ufak çaplı soğuk kompost yaptım. Evin tüm organik atıkları bu komposta gitti diyemem, ama çay posası, yumurta kabukları komposta gidiyordu. Haftasonları ben evdeyken de sebze meyve kabuklarının minik minik doğrayıp komposta ekliyordum. Havalar ısınana kadar soğuk komposta devam ettim ancak sıcaklarla beraber koku ve sinek yapmaya başlayınca, kompostu ilk fırsatta büyük bir çöp poşetine doldurup annemin yazlığına bahçesinde kullanılmak üzere götürdük.


Kış döneminde patates ve havuç yetiştirme deneyimim de oldu. Bu kış döneminde ise, sonraki yaz dikeceğim fideleri kendim tohumlarından yetiştirdim. Geçtiğimiz 2019 yazı çok verimli geçmese de nisbeten daha çok domates, biber yedik balkon bahçemden.

Rüzgarın zarar vermemesi için de baharda balkonumu camla kapattırdım, tabi yaz boyunca rüzgar almayan tarafın cam kanatları hep açık durdu.

Tatile gittiğimizde bitkiler susuz kalmasınlar diye, 5-10 litrelik pet şişelerden, kendi kendini sulayan saksılar yaptım. Yine farklı deneyimlerle, bir yazı daha balkon bostanımla geçirmiş oldum. O atıl, kullanılmayan, boş balkon gitti, yerine kenarına sıkışarak da olsa oturup çayımızı kahvemizi içtiğimiz, yeşil, canlı bir hayatı olan balkon bostanı geldi.

Anlayacağınız, “ bu konulara ilgim var ama bağım bahçem yok “ demedim, ben de kendi imkanlarımca kendime küçük bir şehir bostanı yaptım. Denemekten hiç çekinmedim, “şu çekirdek acaba çimlenir mi?” diye düşündüğümde hemen denedim, sabredip bekledim, gözlemledim, araştırdım. Başarısız denemelerim de beni mutsuz etmiyor, her birine deneyim gözüyle bakıyorum.

Balkon bostanım bizimle birlikte yaşayan, İstanbul’ un ve iş hayatının stresinden bir nebze uzaklaşmamı sağlayan ve aynı zamanda bir kap toprağın, küçük bir tohumla birleştiğinde nasıl verici olduğunu gösterip, doğaya saygımızı arttıran bir yer benim için.

Balkon bahçeciliğini, balkonu olmayanlara da veya pencere önü bahçeciliğini, herkese tavsiye ediyorum. Tüketimin had safhaya geldiği günümüzde, üretmenin ne kadar kıymetli olduğunu görmek, çocuklarımıza da öğretmek gerekiyor.

Deneyimlerimi paylaştığım @plantsof.io instagram sayfamla az kişiye de olsa ilham verip, en azından denemek için cesaret verebiliyorsam ne mutlu bana!

Hale Hanım’a da blogunda bana yer verdiği için çok teşekkür ediyorum.

800 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page