top of page
  • Yazarın fotoğrafıHale Acun Aydın

Minimalist Anne (ebeveyn) olabildim mi? Hamilelik ve doğum süreci



Merhabalar, Youtube’da 3 videoluk bir seri yaptım. Adı da: 'Minimalist Anne Olabildim mi?' Eğer babaysanız minimalist baba olabildim mi ya da genel olarak minimalist ebeveyn olarak da değiştirebiliriz.


Ben kendi tecrübelerimden biraz size (iki tane çocuğum da farklı, aralarında 4 sene var) 'İlkine nasıl hazırlandım, ikinciye nasıl hazırlandım; aradan geçen zaman, yaş ve bildiklerim beni ne kadar değiştirdi?' kısa bir sohbet olsun istedim.

Önce kısa bir not, bu yazı Youtube'daki videom ile paralel. Okumayayım da izleyeyim/dinleyelim diyenleri şuraya alayım:



Bugün ilk hani şu çift çizgi ya da işte ultrasonda gördüğünüz ilk kalp atışından sonra doğuma kadar giden süreyi konuşmak istedim sizlerle.


Sizin süreciniz nasıl geçti? Eğer doğurduysanız ya da işte anne babaysanız ya da belki de hamilesiniz nasıl bir süreç öngörüyorsunuz ya da belki de hiçbiri yok evli bile değilsiniz ama bir sohbet olsun bakalım hamilelik sürecim size ne fikir verecek. Umarım bu yazı da hoşunuza gider.


Dediğim gibi iki tane oğlum var. Biri 5 biri 1 yaşında. İkisinin de tabi hamilelik süreçleri daha farklı. İlkine hamile kaldığımda tam 30 yaşındaydım. Diğerine ise 34 yaşımda hamile kaldım. Aradan geçen o 4 yıl hem benim kişi olarak olgunlaşmama yol açtı hem de birinci çocuktan sonra insanın galiba ikinci çocuk da hep söylendiği gibi daha törpüleniyorsunuz daha ihtiyaçlarınızı da görmüş oluyorsunuz. O yüzden birinci ile ikinci çocuk arasındaki hamilelik süreçleri kesinlikle farklı geçti.

Nasıl geçti derseniz, ikisini de çok çabuk öğrendim. Birini öğrendiğimde dört, birini öğrendiğimde beş haftalık falan hamileydim. Yani oldukça başlarıydı hamileliğimin. İkisinde de hem etrafa söylemek hem de herhangi bir şey almak için önce bir kalp atışını bekledik. Bu biliyorsunuz daha altıncı, yedinci haftalarda oluyor. Kalp atışını duyduk, çok şükür dedik tamam orada bir şey var ve boş kese değilmiş tamam çocuk geliyor dedik.


Sonra yedinci haftada öğrenince önce yakın aileye kadar söyledik daha sonra biliyorsunuz bir üç ay falan bu hani düşük riskinin biraz daha yüksek olduğu dönem komplikasyonların olabileceği daha yoğun yaşanabileceği dönem. O dönemi atlattıktan sonra daha etrafa söyledik. İlk hamileliğimde ben ilk kıyafet alışverişini baya baya sonlarda yapmıştım. Hatta artık annem: ''Yani bu çocuğa yeni bir şey al demişti.'' Çünkü bana çok fazla kıyafet gelmişti.

Hem hediye olarak bir sürü yenidoğan takımları falan gelmişti, hem de bir çok sevdiğim aile dostumuz çok yeni doğum yapmıştı, onun bebeği 5 aylık filandı. Onun yenidoğan kıyafetlerinin hepsi gelmişti. O yüzden ben kendim hiçbir şey alma duygusuna girmemiştim, yani o ihtiyacı hissetmemiştim kendimde ama ikinci seferinde üç ay bittiğinde işte her şey yolunda, bu testler ikili testler falan bittiğinde gidip bir tane sarı tulum almıştım. O zaman öyle bir özenmiştim açıkcası.


Daha sonrasında çok fazla yine kıyafet almamaya çalıştım. Büyük oğlumdan kalan çok fazla bebek kıyafeti yoktu, çünkü 0-1 yaş kıyafetlerinin nerdeyse hepsini vermiştim ama yine yenidoğum yapan arkadaşlarımdan kıyafet aldım.


Hatta Instagram'dan bile kıyafet yollayan olmuştu, çok Sevgili Şebnem sağ olsun. Hem bana süt sağma makinesini vermişti hem de kıyafet yollamıştı oğullarından. Ben bu konuda çok açığım, çok normal olduğunu düşünüyorum. Hele bazı malzemelerin, bebek arabası gibi birden çok bebek büyütebileceğine inanıyorum.


İki oğlumun da ilk pusetini (hani anakucaklı olan, daha ağırla başlanıp sonra hafif ve pratik diye baston pusete geçiliyor ya genelde) farklı farklı arkadaşlarımızdan ödünç aldık. O yüzden hamilelik sürecinde bizim bir puset alışverişimiz olmadı. Yine şans eseri bebek yataklarını da ilkinde yeğenimden, ikincisini de (çünkü 2. Düşünmüyoruz diye o yatağı vermiştik) bir arkadaşımın arkadaşından aldık. O yüzden böyle yine o büyük kalemi de elemiş olduk.


Hatta ikincisinde ilkinde olmayan bir de beşik denedik, bir süre hasır beşik ilk iki ay filan sığdığı kadar çok da pratik oldu, salona odasına taşıyorduk. Büyük kalemlerde açıkcası ben bir etrafıma sormayı tercih ettim. Sıfırdan oda yapmak isteyebilirsiniz bu kişisel bir şey, anlıyorum ama daha sonra daha kişiselleştirip ilk zamanlar özellikle odanızda falan da kalacaksa bebek daha böyle etrafınızdan da sorarak hareket edebilirsiniz.


Beni sorarsanız ne yaptınız diye ben ikinci eli tercih ettim. Pusetleri sonradan sahiplerine verdik, yataklar bizde kaldı. İkinci yatağı birinciden de çabuk verdik çünkü küçük oğlan alışamadı ona, yer yatağı ile devam etmeye karar verdik, o yatak da boşa durmasın dedik.

Büyük kalem olarak bir de dolaplar var. Onları da aynı şekilde başka bir tanıdığımızdan. Onların çocukları büyümüştü, bebekleri artık çocuk olmuştu. Çocuk mobilyasına geçerlerken onlardan aldık boyadık, kullanıyoruz. Çok da hoşumuza gidiyor. Bizim boş bir odamız vardı, bebek odası için sadece o odayı boyadık. Bir iki tane de tablo koyduk. Tatlı perdelerle falan odanın havasını biraz yumuşatmak istedik. Çok da büyük bir alışverişe girmedik.


Başka neler var peki hamilelik sürecinde? Heyecanlı yaşanan baby shower' lar var. Evet, bebek partisi yapacak mısınız, yapmayacak mısınız? Ben ilk oğlumda büyükçe yani eve sığabileceği kadar böyle 30 kişi falan gün içinde gelen giden olan gün formatın bir baby shower yapmıştım. Sofrayı açık büfe böyle hazırladık. Hem biz bir şeyler yaptık, hem sağ olsun arkadaşlarım gelirken bir şeyler getirdi. Başka bir arkadaşım çok güzel kurabiyeler yapıyordu, böyle araba şeklinde kurabiyeler yaptı bana renkli.

Ben süsleme işine girmeyecektim ama daha önce beraber video çektiğimiz Gülin (Minimalizm ve astroloji videosu) süsler filan aldı.




Artık doğumgünü gibi kutlamalarda ben tekrar kullanılabilir flamalar vs tercih ediyorum ama o zamanlar daha sıfır atık konusunda da pek bilgim yoktu evi balonlarla falan süslemiştik sonra o balonlar hep çöp oldu. Şimdi olsa tercih etmezdim.




Baby Shower yapmak şu açıdan çok güzel oldu:

Bebekten sonra ilk dönemlerde zaten çok yorgun, biraz böyle ayaklarınız yerden yukarıda gittiğiniz bir dönem oluyor. Bir adaptasyon bir alışma sürecinde oluyorsunuz. Bu parti bana bir sürü arkadaşımı bir arada görme fırsatı verdi ve birkaçını gerçekten sonrasında göremedim bile (taşınanlar oldu vs.ler oldu, çocuktan sonra koptuklarımız oldu). O yüzden benim için çok güzeldi. Hala kendi başıma bir bireyken karnım kocamanken bir sürü arkadaşımı gördüm. Diğer bir deyişle Çok güzel bir anı biriktirme günü oldu benim için.

Ben bebek listesi yapmamıştım. Yapmak istemiştim sonra utanmıştım. Şimdiki aklım olsa utanmazdım. Sağ olsun arkadaşlarımda genelde bebeğin daha

3-6 aylık döneminde kullanacağı, işte kıyafetler veya oyun minderi gibi çok gerçekten ihtiyacım olabilecek şeyler getirmişlerdi. Birçoğunun o dönemde bekar ya da evli ama çocuksuz olduğunu düşünürsek baya akıllıca hareket etmişler.


İkinci çocuğumda da bebek partisi yapmak istedim ama kış hamilesiydim ve çok hastalandım. O yüzden iptal ettik. Bu bir sorun değildi, zaten ben de daha yorgun ve daha ilkine göre hastalıklardan falan daha tatsız bir hamilelik geçiriyordum son dönemlerimde. O yüzden öyle bir toplaşma çok da canım istememişti açıkçası. Ama ilki beni çok mutlu etti. O yüzden yapmanızı tavsiye ederim. Amaaaaa orada bence gerçekten sınırı bir yerde çekmek gerekiyor. Yani böyle nişan gibi, ne bileyim çok büyük kutlamalar bana olayın ruhunun kaçtığını hissettiriyor. Yani orada önemli olan gerçekten doğum öncesi anne adayına güzel dileklerini söylemek, ona moral verici dileklerde, cümlelerde, temennilerde bulunmak.

Eğer o paylaştıysa ki paylaştırması bence çok iyi olur. Paylaştıysa onun bir ihtiyacını gidermek ve böyle işte güzel, neşeli bir gün geçirmek bence amaç ama olay sizi strese sokan bir noktaya geliyorsa yani bir hamile olarak işte 7-8 aylık nasıl bir parti ya da nasıl bir gün geçireceğinizi süslerini ve dahasını tasarlamak sizi strese sokan bir hale geliyorsa bence orada çizgiyi çekin ve kutlamanın sınırını, dozajını, volumünü orada azaltın derim.


Hastane kutlaması ya da hastane süslemesine gelecek olursak... Benim ilkinde tek bir çılgıncasına isteğim şeyim vardı: Lohusa şerbeti. Daha önce içmiş olduğumdan değil ama lohusa şerbetinin mutlaka hastane odasında olması gerektiğine inanıyordum. Karaf aldık (hatta istediğimi bilen arkadaşım baby showerda hediye etti) lohusa şerbeti yapmak için malzeme aldık. Şerbeti yaptık, soğuttuk, oraya götürdük. Şerbetin içilmesi için küçük küçük kadehler aldık (ikinci doğumda tabii ki ne lohusa şerbetim ne de tek kullanımlık bardaklarım vardı) O şerbet tabiki ilk gün 3 saatten sonra tavsadı böyle yamuk yumuk bir şey oldu. Şu anki aklımla hiç gerek yoktu.


Bir tane yazım vardı. 'Kaan bebek geldi' yazıyordu galiba. Kapıya da böyle erkek bebek figürlü, bu bebek partisinden kalma bir süsüm vardı onu koyduk. Başka bir süsüm yoktu açıkcası. Ama sağ olsun hastane beni süslemişti. Kaldığım hastanenin bir lohusa makyajı hizmeti vardı. Ben de böyle planlı bir doğum olmasına rağmen yani sezaryen doğum olmasına rağmen sadece önden bir fön çektirmiştim, çok da böyle aşırı hazırlanmamıştım. Zaten çıkınca işte duygusallıklar, ağlamalar falan ağzım, yüzüm yamulmuştu. Hastanenin ise bir makyaj hizmeti varmış, gözlerime kalem vs. çekmişlerdi. Çok iyi gelmişti bana o zaman. İkincisinde öyle bir şey yoktu ben de zaten ilkinden öğrendiğim başka bir şey de hastaneye insanların gelmemesini tercih ettiğim olmuştu. Çünkü ben o durumu daha böyle özel daha sakin yaşamak istedim.


Ailemden sadece birilerinin olduğu, onların da uğrayarak bir şey ihtiyacın var mı, iyi misin, hoş musun diye bakıp gittikleri annemin refakatçi kaldığı, çünkü iki doğumum da sezaryen oldu birazcık fiziki yardıma da ihtiyacınız oluyor. Hani normal doğumda kalktım sonra ertesi gün yer siliyordum filan çok enerjik olunuyormuş, ben ne yazık ki onu göremedim.

Benim durumumda benim gerçekten yardıma ihtiyacım vardı. Özellikle ilk gün elimde tutularak kaldırılmama, yürürken ilk saatlerde desteğe vs gibi şeylere ihtiyacım vardı. O yüzden hastanenin oda süslemesi beni çok ilgilendirmedi. İkinci çocuğumda yine de annem elleriyle çelenk süsledi kurdele ve keçe harflerle, o süsler de şimdi evde odalarında duruyor.

Böylece kullan at gibi bir şey değil de daha sonra da kullanabileceğimiz bir şey olarak hayatımızda kalan bir şey oldu.


Doğum çantasına gelince bence bu gerçekten ayrı bir yazı konusu. İki tecrübeden sonra artık ne lazım, ne değil onu da daha iyi biliyorum. (merak edenler için: şu video var)

En özet haliyle şunu söyleyebilirim:

İlk çocuğumda yani çocuk nezle olsa gerekir mi diye mendil koymuştum diyeceğim size - yani abartıyorum ama- emzik kullanır mı kullanmaz mı acaba hadi emzik de koyalım. Süt sağma makinesi onu da alalım, bunu da alalım falan çok şey almıştık yanımıza, bir çok şeyi kullanmadan getirdik. Daha sonra benim gördüğüm zaten hastaneler sizin gerçekten bir sürü ihtiyacınızı karşılıyorlar. Doğum yapacağınız hastane ile önden konuşarak listenizde gerekli olduğunu düşündüğünüz şeyleri konuşursanız ve onlar size bunları sağlıyor mu öğrenirseniz bence kendinizi büyük bir yükten kurtarmış olursunuz.


Küçük bir çek çek valiz hani her şeyi rahatça bulmak açısından kolaylık oluyor. Öyle bir şey taşımanızı tavsiye ederim ama yani ne olmazsa olmaz diyorsanız bence düğmeli bir geceliğiniz olduktan sonra gerisi hallolur.


Gerçekten hastanede her şey -zaten onlar için çok rutin bir şey- hazır oluyor. Size artık çocuğu böyle cici bici süslemesi vs. kalıyor.

Hani battaniye bile götürmeseniz olur, her şeyini getiriyorlar ama siz ne kadar -burada tamamen sınır gökyüzü hani 'sky is the limit' diyorlar ya- siz ne kadar özenmek istiyorsanız bavulu o kadar genişletebilirsiniz. Gerçekten gerek var mı derseniz, ben gerek olmadığını düşünenlerdenim (mesela ilk doğumda tek kullanımlık külot almıştım, sonra genişçe bir külotun da gayet iş gördüğünü fark ettim, ikincide almadım).


Hamileyken iki hamileliğimde bilgi aldığım kaynaklar da farklıydı. İlk hamileliğimde çok fazla blog okudum. Yani sene 2013'tü ve blogların gayet yaygın olduğu dönemlerdi. Instagram yeni yeni parlıyordu bence ve saatlerce blog okuyordum. Mesela hamilelik günlükleri okuyordum, çocuk doğurmuş annelerin bütün o yemek yedirme, blw'ye (baby led weaning- bebek önderliğinde beslenme) kadar çılgıncasına okuyordum. İkinci hamileliğimde zaten daha önce yaşadığım için bebek bakımı üzerine hiç kitap okumadım. Daha çok kinci hamilelik olmasından ötürü kardeş kıskançlığı, kardeşlerin ya da evdeki çocuğun yeni gelen çocuğa tepkileri vs. gibi şeyleri kitaplardan okudum bu sefer.


'Peki, hangi annelik ekolüne inanıyorsun Hale?' derseniz vallahi o günden güne değişiyor ama ilk başta çok kurallarımın olduğu, çok katı, çok rutin -rutin dediğim hani bebek rutini vardır ya işte şu saatte uyusun, şu saatte kalksın, şu saatte yesin- daha öyleydim.

Biraz iki çocuklu hayatın tek çocuklu hayattan farklı olması,biraz çocuk mizacı, biraz da 'o kadar da kasmaya gerek yok galiba' inancıyla ikinci çocuk çok daha farklı büyüyor. Şuna ise kesinlikle inanıyorum sonuçta insan bir şey yapıyorsa o dönemde o doğru olduğuna inandığı için yapıyor.


İlk çocuğumu o dönemki doğrularımla büyüttüm. Yine olsa yine o zamanda olsam o şekilde büyütecektim. Şimdi daha farklı bir Hale var bu dört sene içinde dolayısıyla daha farklı büyütüyorum. Şu konudaki inancım ise değişmedi : ilk çocuğumda da ikincisinde de ihtiyacım olduğu kadar alışveriş yapıyorum.


Çocuk için çok özeniyor insan, istiyor ki her şey tam olsun, her şeyi için -her ihtiyacı için- o ihtiyaca özel bir şeyi olsun diye düşünüyor. Aslında bu kadar da her bir ihtiyaç için ayrı bir şey olmaması gerektiğini anlamış oluyorsunuz. Yani ne bilim bir müslin bez yeri geliyor kundak oluyor yeri geliyor bornoz oluyor, yeri geliyor battaniye oluyor.

Yani hem battaniye hem kundağı hem banyo havlusuna belki de ihtiyacınız yok. Belki 3 tane müslin beziniz olsa döne döne kullanırsınız. Belki de üçünden ayrı ayrı almak istersiniz -tabi bu sizin bileceğiniz iş-


Çocuk kaşığı.. Belki çocuk kendi kendine yemeği öğreniyorsa, ona onu öğreten özel kaşıklar işe yarıyordur ama bir tatlı kaşığı veya bir çay kaşığı benim işimi görüyor.

Ya da oyuncak.. Biz istiyoruz ki her bir şey için işte dikkatini çeken bilmem ne çıngırağı bilmem başka bir şey... oysa o kadar çok şeye ihtiyaç yok.


Benim zayıf noktam küçükler için olan müzik aletleri. Hemen gidip bu yağmur sesi mi derler, yağmur davulu gibi bir şey vardı galiba onun bebek versiyonu var böyle kum saati gibi şıkır şıkır böyle boncuklar akıyor. Ben deliriyorum Allah'ım bebek de delirecek falan dedim, ve fakat onunla hiç oynamıyor benim oğlum. Yani bu kadar özenerek alıp da bu kadar oynamadığı bir şey olamaz.

Onun yerine evde ne yazık ki bir pet şişe içine konmuş 3 tane boncuğun çıkır çıkır sesi onu çok daha fazla mutlu ediyor.


Kendimi tutmadığım şey ise kitaplar. Kitap almayı çok seviyorum. Alıyorum, sürekli alıyorum. Çocuğum onları okudukça zevkten dört köşe oluyorum, diyorum ne kadar güzel. İki tane çocuk kütüphanesinin ortasındayız ne yazık ki kendimizi toparlayıp ikisine de gidemedik. Çok büyük utanç duyuyorum bundan da. O yüzden en büyük dileğim şöyle arkadaşlarla bir araya gelip kitap değiştokuşu yapabilmek ya da kitap günü düzenleyip farklı kitaplara onları maruz bırakabilmek ki bu öneriyi


Oyuncak çeşitliliği ve kitap çeşitliliğini sadece satın alarak değil de paylaşarak da yapabileceğimizi unutmamamız lazım.


Son olarak fotoğraf çekimleri... Ondan da bahsetmiş olalım.

Ben ilkinde çok heveslendim birkaç defa yapıp bıraktım, ikincide hiç girmedim o işe, ama içimde uktedir, bu benim üşengeçliğimden kesinlikle.

Göbeğin hafta hafta büyümesinin çekilmesi çok hoş. Bunun için de illa ki acayip aksesuarlara sahip olmak zorunda değilsiniz.


Yani Instagram'a girdiğiniz zaman işte pano, orada bir şey çizilmiş yanında kadın, işte her seferinde ayrı aksesuar, yok elma şeklindeyken -elma kadar büyükken- elma ya da vb. Bu kadar büyük prodüksiyonlara gerek yok.


Geçin bir tane duvarın önüne, yan durun karnınızın yavaş yavaş büyüdüğünü görün. Önemli olan anı kalması. Siz bu şekilde yapabiliyorsanız o şekilde de yapın ama yapamıyorsanız da hiç dert değil.


Doğum fotoğrafı ve yeni doğan fotoğrafı bunlar da iki ayrı yine çekim şeyleri. Bunu da yaşayarak öğrendim bilmem siz de biliyor musunuz? Hastane görevlileri aşırı gelişmiş durumda. O kadar çok doğuma girip o kadar çok resim rica ediliyor ki onlardan onlar doğum anını çekiyorlar artık. Tabi çok amatör oluyor yani hani böyle önemli o anı size karelemiş oluyorlar.


Ben açıkcası o kadar rahat bir insan değildim. Youtube’a başlamam ikinci çocuğum doğduktan sonra başladı. Videolardaki rahatlığım da zamanla gelişti. Hiçbir zaman 'Hadii çekeyim, poz vereyim' gibi bir insan olmadım. O yüzden böyle doğuma girerken stresliyim ya da doğumdan çıkmışım beni ne bekliyor bilmiyorum. O aşamada tanımadığım, bilmediğim bir fotoğrafçının benimle olmasını ben istemedim.


Siz fotoğraf çektirmeyi seviyor olabilirsiniz yapılabilir ama yeni doğan çekimlerini çok sevmiyorum açıkcası. Nasıl desem, sürekli uyuyan bir çocuk, muhtemelen hissetmiyor da belki çekimde rahatsız da olmuyor olabilir (Yani buradan duyar yapmıyorum ya da duyar yemek istemiyorum bir yandan da) ama benim içime sinmiyor yine büyük prodüksiyonlu şeyker, çocuğa kısa süre içinde bir sürü kostüm giydirmek, vücudunu şekillere sokmak… Benim tarzım değil en azından. Bu benim tamamen kişisel fikrim. Ve bu fikre varırken de ne birebir yapılan bir çekim gördüm ne başka bir şey. O yüzden ben yapmadığım için yapanlara kıskançlıkla da konuşuyor olabilirim.


Son olarak ziyaretçilere naçizane bir önerim:

Bizim tabi kültürümüze çok aykırı bir şey. Biz böyle çocuk doğar doğmaz gitmek isteriz, tebrik etmek isteriz, önemsediğimizi bu şekilde göstermek isteriz ama ben doğumun biraz yorucu bir süreç olduğunu düşünüyorum.

Yeni annenin birazcık sakinliğe, sükunete, 'Kaç kilo doğdu, süt emiyor mu' vb sorularından biraz daha azat edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden eğer sizin bir arkadaşınız doğum yapacaksa ona vakit geçmeden arayarak tebriğinizi yapıp 'Hastaneye gelelim mi?' yoksa 'Bir hafta sonra evinde mi ziyaret edelim?' alternatifini sunmanızı öneririm.

Tabii kimi insanlar kültürün bir parçası olarak gitmenizi bekliyor olabilir; Yani ben bunu öneriyorum sonra en yakın arkadaşınız doğumuna gitmedi diye size küsmesin, asla böyle bir şey istemem. O yüzden mutlaka samimiyetle sorun. Ben ilk doğumumda hatırlıyorum, ilk gün o kadar artık böyle yorulmuştum ki gelen gidenden akşam son gelen misafirlerime gerçekten surat yapmıştım, biliyorum hiç koş değil ama kendimi tutamamıştım, çok canım yanıyordu, çok yorgundum bir yandan emzirmeye alışmaya çalışıyorum, çok ayrı bir ruh halindeyim . Artık böyle akşam 8-9 olduğunda (sabah erken doğum yapmıştım) 'Tamam, artık lütfen herkes gidebilir mi' falan moduna geçmiştim.


İkinci doğumumda gelemeyen hiç kimseye alınmadım hastaneye gelemeyen. Aksine 'Hiç önemli değil, evde görüşürüz' falan dedim. Daha sonrasında ben de kendimi toplayınca, çocuk da kendini toplayınca bir de şubat ayı zaten her taraf mikrop, hastalık vs biraz ikimizde toparlanınca her biriyle tek tek görüşmek, eve geldiler, dışarıda görüştük beni çok daha mutlu etti.

Bunu da bir fikir olarak sizlere söylemek istedim.


Uzun bir yazı oldu ama şunu söylemeden bitmesin:

Unutmamamız lazım ki her gün yüzlerce, binlerce bebek doğuyor. Aslında hamilelik çok normal, çok doğal bir süreç ama bu kadar genelleme yapılırken yani hani yüzlerce, binlerce vs. doğum yapılırken bir taraftan da tabii ki çok kişiye özel, çok biricik bir süreç. Bunun farkına vararak bu ikisinin de yani ne doğuran ilk ne son kişi olduğumuzu ama kendi hamileliğimizi yaşadığımızı, bize çok özel bir süreç yaşadığımızı da bilerek hareket edersek kendimizi belki bu iki tarafında çılgınlıklarından yani ne hiçbir şey yapmamak ne kendimizi böyle etkinlikler, alışveriş çılgınlıklarıyla delirtmek, kaptırmak arasında bir dengede yürüyebileceğimize inanıyorum.


İşin aslı bence denge, benim anlattıklarım size çok uç gelmiş olabilir çok az da gelmiş olabilir. Yani biriniz beni dinleyip 'Ooo ne kadar abartı ya çocuğuna hiç bir şey almamış mı, başkasının puseti mi kullanılır?' diye dinlerken diğeri 'Aaa işte gidip yeni kıyafet mi almış, çocuğun giydiği haram yediği helal ne gereği var?' diye de bakabilir.


Bunların hepsi çok kişiye özel şeyler. Ben kendi inandığım yolda bir orta yol tutturup gitmeye çalışıyorum. Mesela ilk çocuğumda tamamen hazır bez kullandım. İkinci çocuğumda yıkanabilir bebek bezlerini öğrendim ve onlara geçtim. Ama hala geceleri hazır bez kullanıyorum çünkü sızdırma özelliği benim için önemli bir şey ve hazır bezler bu konuda bana yardımcı oluyor.


O yüzden kendi doğrunuzla, kendi dengenizle bir yol tutturacağınıza inanıyorum.

Başka bir yazıda görüşmek üzere.

811 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page