top of page
  • Yazarın fotoğrafıHale Acun Aydın

Para için çalışmak ya da keyifle çalışmak, işte bütün mesele bu!

Herkese merhaba, bu yazımız yine bir konuk yazardan. Kurumsal hayatın bana getirdiği sayılı güzelliklerden olan arkadaşım İrem, 2 yıl önce nasıl kurumsal hayatı bırakıp kendi işini kurduğunu anlatıyor. Neden Minimalizm videosunu izleyenler varsa hatırlayacaktır. Orda minimalist olup sadeleştikten sonra gidip yine alışveriş yaparak evi dolduruyorsanız bunda bir terslik diyordum. İşte sevmediğin bir işi yapmak ya da istemediğin bir işyerinde olmak da bu tersliklerden biri. İlham olması için paylaşıyorum. Yazıyı okuduktan sonra siz de düşünüp karar verin: siz para için mi çalışıyorsunuz yoksa keyifle mi ? Yoksa en güzeli ikisi birden mi?



Mc Donald’s’ı dünyanın önde gelen fast food zincirlerinden biri haline getiren Amerikalı iş adamı Ray Kroc demiş ki; “Eğer sadece para için çalışırsan, para asla sana gelmez ama yaptığın işi seversen başarı ve para sana akmaya başlar.”

Sanırım en önemli soru bu: “Neden çalışıyorum?” Bu soruya verebildiğiniz yegâne cevap “Çünkü para kazanmalıyım” tadında bir cevap ise, frene basıp bir düşünmenin vakti gelmiş olabilir. ‘Bu soruya başka ne cevap verilebilir ki?’ dediğinizi duyar gibiyim fakat o iş hiç de öyle değil, zira benim şu an bu soruya verdiğim cevaplar şu şekilde:

- … çünkü sevdiğim bir işi yaparken aynı zamanda para kazanıyorum.

- … çünkü çok keyif alıyorum.

- … çünkü zamanımı çok kaliteli geçirdiğimi hissediyorum.

- … çünkü kendimi geliştiriyorum.

- ….

Listeyi uzatabilirim ama sizi sıkmak istemiyorum. Öte yandan teknolojinin bana verdiği imkanlar ile “şu an” kelimelerini mümkün olduğunca vurguladığım gözünüzden kaçmamıştır sanırım. Evet, durum benim için şu an, yani birbirinden tatlı öğrencilerime birebir ders vererek İtalyanca öğretmenliği yaparken, bu şekilde; bundan iki sene öncesine kadar, koca koca plazalarda, kurumsal hayatın içinde marka yöneticiliği yapabilme savaşı verirken hiç de böyle değildi.

Sizin için, kurumsal hayatın cilveleri, topuklu ayakkabı-mini etek kombinli plaza hayatının içi seni dışı beni yakan gerçekliği üzerine sayfalarca taşlama, freelancer (özgür çalışan) olmanın dayanılmaz hafifliği üzerine de sayfalarca övgü yazabilirim ama o zaman aynı yanlışa düşmüş olurum. Neydi bu yanlış? Başkalarının gerçeğini alıp sorgulamadan kendi gerçeğinmiş gibi yaşamak…

Kurumsal hayat havalıydı, kurumsal hayat güzeldi, kurumsal hayatta çok para kazanırdın, her ay sabit maaşın olurdu, riskin az olurdu… Kendi işini kurmak tehlikeliydi, hem pek havalı da değildi, üstelik her ay ne kazanacağın hiç belli değildi, karnını doyuracak multinetin bile olmazdı... Zamanında 1 delinin kuyuya attığı taş gibi atılmış bu cümleler ve 40 akıllının gerçeği olmuş…

‘41.akıllı olarak çıkın kendi gerçeğinizi sorgulayın’ diyorum ben. Sorular sorun kendinize, “Ne yapmaktan keyif alıyorum? Hangi konularda başarılıyım? Ne yapıyor olsam tatmin olurdum?” Kısıt koymadan, başkalarının gerçeklerini ödünç almadan sorun ve cevaplayın... Sonrası çok basit: uygulayın.

Sevdiğiniz işi yapmaya başladığınızda, ne kadar başarılı olduğunuzu, başarılı oldukça paranın size aktığını, üstelik cebinizle birlikte ruhunuzu da doyurduğunuzu göreceksiniz. Sonra “Neden bu işi daha önce yapmamışım ki?” diyecekseniz, onun cevabını da atalarımız sizin için düşünmüş “Zararın neresinden dönerseniz kardır”… Ha tabi bu atalarımızın doğrusu, ya sizinki? 😉

Hakkımda detaylı bilgi için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:

1.181 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page