top of page
  • Yazarın fotoğrafıHale Acun Aydın

En Sık Yapılan Minimalizm Hataları

Bugün sizlerle en sık yapılan minimalizm hatalarını konuşacağız.

Minimalizm ya da sadeleşme daha sade bir yaşam sürmek artık gerçekten popüler bir konu, bunu kabul etmek gerekiyor ama popüler bir konu ve bu yüzden birçok kişinin (tecrübesi olsun olmasın) paylaşımlar yaptığı da bir konu. Böyle olunca minimalizm hakkında bazı yanlış beklentiler, yanlış fikirler ve ön yargılar oluşabiliyor ve bu konuda adım atmak isteyenler yanlış yerden başlayabiliyorlar.

Bu yüzden ben de hem kendimin de tabii ki zamanında yaptığı hem de etrafımda gözlemlediğim bazı minimalizm hatalarını sizinle paylaşmak istedim.

Sizin de benim atladığım şeyler varsa aklınızda olan lütfen yorumlara yazarak katkıda bulunmayı unutmayın.


Bence en büyük hata neden bu yola girdiğimizi hiç düşünmeden hareket etmek. Minimalizm herkese göre olmayabilir ya da onlar için doğru zaman bugün olmayabilir. O yüzden daha sade bir yaşama adım atmak istiyorsanız neden bunu istediğinizi kendinize bir sormanız gerekiyor.

Bunu hiç sorgulamadan ''Hadi ben sadeleşiyorum, hurra gelsin kıyafetler gitsin kitaplar biblolar filan'' diye harekete geçtiğinizde o zaman bu daha çok bir bahar temizliği oluyor. Arkasında yatan mantığı anlamadığınızda onu tamamlayan diğer tamamlayıcı ögeleri bilinçli alışveriş yapmak gibi minimalizmin soyut tarafını, fikirsel tarafını anlamadan harekete geçtiğinizde o zaman sadece eşya elemiş oluyorsunuz ki bu hepimizin zaman zaman hatta en sadeleşmiyor dediğimiz annelerimizin bile zaman zaman yaptığı bir şey.

O yüzden yapılan hatalardan bir tanesi hiç düşünmeden bu işe atlamak ben bu işten, ben bu minimalizm konusundan ne bekliyorum, bana ne katmasını istiyorum bunu hiç irdelememek. Yani bu ne demektir? Bunu irdelemeyi unutmayın. Bir ikinci konu eşyaları elerken hızlı karar vermek.

Unutmamamız gerekiyor ki bu eşyaları biz bir günde çıkıp evimize bir gün içerisinde toplamadık. Tabii ki büyük alışverişler yaptığımız, büyük objelere girdiğimiz Ikea günleri, vs günleri olmuştur ama bunlar uzun yılların eseri. Dolayısıyla bir günde girip “Hadi her şeyi topluyorum” demek, zaten imkansız onu bir kenara koyuyorum.

Onun dışında da eğer çok fazla eşya ile ilgileniyorsanız elinizde çok fazla yığılmış bir eşya varsa hepsini birden yapmaya çalıştığınızda veya bir gün iki gün içinde toparlamak istediğinizde sıkılacaksınız ve ya hepsi kalsın ya hepsi gitsin gibi çok hızlı karar vermeye başlayacaksınız. O yüzden bu süreci yaymakta, sindire sindire gitmekte ve gerçekten her eşyaya hakkını vermekte fayda var. Belki her eşyaya bu kadar çok soru sormanız gerekmez.

Bazısı çok nettir, hayatınızda hiç elinizi bile sürmediğiniz bir mutfak aleti mesela bir kat meyve sıkacağı, zaten bunun gideceği nettir ama onun dışında kullandığınız ''Acaba versem mi, bunun bir muadili var mı?'' diye böyle soru işareti yaşadığınız durumlarda o eşyalara o zamanı, hak ettikleri soruları 'Bu ne zamandır burada, niye aldım, acaba almasam olur muydu, kaybolsa ne yapardım?' gibi soruları sormanızda fayda var.

Hangi soruları sorayım diyorsanız size aşağıya da bir link bırakacağım, bu linke giderek oradan da indirebilirsiniz.

Başka bir hata da ben minimalist oldum hadi hep beraber bu işin içinde beraberiz demek.

Başta da söyledim, bu konuya herkes aynı anda hazır olmayabilir. O yüzden evdeki diğer bireyler ev arkadaşınız, eşiniz, aileniz, anne babanız kimse onlardan da sizle aynı hızda, aynı zamanda, aynı noktada olmalarını beklemeyin ve de değillerse de sakın onları zorlamayın.

Bu sürecin önce kendinizden başladığını, önce kendinizin bu konuda emin olup kendi eşyalarınızı elden geçirip ondan sonra da en fazla bunun size yaşattığı faydalardan bahsedebilirsiniz.

Lütfen kimseye hiçbir şeyi empoze etmeyin. 'Örnek olarak öğretmek' diye bir laf vardır.

Siz bunun fayda gören, yaşayan örneği olun. Onlar da bundan faydalanmak isterlerse ne ala.

Bu konuyu bir takıntı haline getirmeyin, bu da çok riskli bir şey. Aynı alışveriş takıntısı gibi tam tersinde eşya verme takıntısına girmeyin. Yani bu biraz şey gibi aşırı yemek yemekle anoreksik olmak gibi hani iki uca doğru gitmeyin. Biz bir dengenin, bir bilinçli hareketin peşindeyiz.

Eşyalarımızın hayatımızda tabii ki faydaları var. Her bir eşya önemsiz, ben son çatalım kalana kadar her bir çatalımı elden çıkaracağım dediğinizde hayatınızı yaşanamayacak bir zorluğa, tatsız bir dünyaya çevirmemenizi öneririm. Her şey tadında güzel, bunu da hatırlatmak istedim.

Bu konuda yazı yazanlar veya paylaşım yapanlar genelde ben de dahil olmak üzere kolaydan zora gitmeyi öneririz. En sona da en zor ayrılacağınız eşyaları bırakmanızı öneririz.

Bu genelde duygusal değeri olan eşyalar olur ya da daha büyük mesela hiç televizyon izlemiyorsunuzdur da televizyonunuzdan ayrılmak istiyorsunuzdur ama hadi gün 1 televizyonumdan ayrılayım demek iddialıdır ama zaten kafanızın içinde bu varsa evinizdeki her şeyi bitirip sonra ona bu televizyon olur, masa olur daha büyük yani hayatınızda hem fiziki olarak yer kaplayan hem de yokluğunda gerçekten zorluk çeker miyim diye düşündüğünüz şeyleri en sona bırakmakta fayda var. İlla ki eleme kararıyla da çıkmayabilirsiniz bu süreçten.

Bu kararları çabuk verdiğinizde, önden verdiğinizde daha sonra pişmanlık yaşayabilirsiniz.

O yüzden küçük küçük başlayıp, gerçekten kendinizde test ederek 'Neyi seviyorum, neyi sevmiyorum, ne hayatımda olsun, hangi eşya bana hizmet ediyor, hangi eşya bana mutluluk veriyor, hangisiyle hiç işim yok ayıp olmasın diye tutuyorum' gibi bu aşamalardan geçerek duygusal anlamı olan veya hayatınızdan çıkarması sizin için zor olan eşyaları sona bırakmak sizin için daha sağlıklı olacaktır. Lütfen o süreci de o döngüyü de bozmayın diyorum.

Başka bir benim gözümdeki hata da bunu sadece bir estetik olarak görmek.

Minimalizm biliyorsunuz ki sadece bir yaşam tarzı değil; takılarda, kıyafetlerde, fotoğrafta, dekorasyonda da minimalistik yaklaşımlar var. Bunları birbirinden ayırmak gerekiyor. Her sadeleşen minimalist zevklere de sahip olacak diye bir kural yok, umarım kendimi anlatabiliyorumdur.

Yani her minimalist illa ki sadece siyah, gri, beyaz seçecek işte takıları minimalistik olacak, hatları net olacak, kıyafetleri minimalistik olacak diye bir şey yok.

Mesela benim giyim tarzım asla minimalistik değil. Ben az renk severim çok fazla siyah beyaz seviyorum. Bunun minimalizm üzerinden değil gerçekten sevdiğim için giyiyorum

ama mesela ben net hatları olan şeyler değil daha kıvrımlı daha dökümlü şeyler seviyorum. Benim giyim tarzım asla minimalistik olamaz hiç de böyle bir çaba içinde değilim ya da ev döşeme tarzım bir minimalistik akımdan her şey düz renk bir şey patlat filan hani minimalistik fotoğraflar öyledir ya düşünün bomboş bir oda, bir renkli sandalye falan gibi bu bir zorunluluk asla değil, bunların ikisini lütfen birbirinden ayırın.

Buna ek olarak bir hata da minimalist olmak için alışveriş yapmak. Minimalist tasarımlı eşyalar almak, evinizi daha minimalist göstermek için elimizdeki eşyalardan memnunsak, bize hizmet ediyorlarsa sadece görselliği daha minimalist olsun diye fikir değiştirmemeliyiz.

Siz artık görsel olarak da daha minimalist olmaya karar vermiş olabilirsiniz, bu tamam.

O tarz sizin hoşunuza gidiyor olabilir buna hiçbir lafım yok.

Sadece şunu söylemek istiyorum yani minimalistik dizayn deyip ''Ben minimalist oldum ve

evim buna benzemeli, kıyafetlerim buna benzemeli, aksesuarlarım böyle olmalı.'' diye bir alışveriş içine girmeyin.

Yani biz eşyalarımızı azaltmaktan bahsederken bunun için bir alışveriş çabasına lütfen girmeyin.

Son söyleyeceğim hata ya da yanlış inanış da bunu rakamlara bağlamak.

Bu minimalizm ilk çıktığında mesela Dave Bruno çıkmış 100 eşya ile yaşamayı anlatmış,

kendine bir challenge(meydan okuma) yapmış. Küçük evler(tiny houses) furyası başlamış.

Bunların hepsi kendi içinde çok güzel, bunlarla hiçbir sıkıntı yok ama siz minimalist olacaksınız diye bütün eşyalarınızı 100, 200, 500 neyse belli bir adete indirmek zorunda değilsiniz. Kendinize böyle bir çıta koyup ondan sonra kendinizi mutsuz etmeyin.

Herkesin hayattaki ihtiyaçları birbirinden farklı. Tek başına yaşayan, 2 kişi yaşayan, çoluklu çocuklu olan, aile büyükleriyle yaşayan herkesin farklı farklı şeylere ihtiyacı var.

Beslenme, yaşam, iş alışkanlıkları bile birbirinden ayırıyor insanları.

Kimi insanlar için tost makineleri çok gereksizken ben onlarsız bir hayat düşünemiyorum çünkü her gün evimde ekmek kızarıyor ve tost yapılıyor.

Yani bu benim için böyleyken başka bir insan kırk yılın başında yapacağı tostu tavada yapmayı tercih edebilir, o kocaman alet yer kaplamasın diyebilir. Başka biri için 4 tane havlu iş görüyordur. Yıkıyordur, çeviriyordur, işini görür. Başka bir tanesinin çamaşır yıkama sıklığı daha azdır o yüzden daha çok havluya ya da daha çok nevresime ihtiyacı olabilir.

Herkesin hayattaki alışkanlıklarına göre bu değişir. Kimseyi o yüzden ne elindeki eşyanın sayısı ile yargılamak doğru ne de kendi ilerlerken kendi yolculuğunda kendi eşyalarına bir sayı belirlemek.

Burada önemli olan her bir kişinin kendine 'Ben bu eşyaları kullanıyor muyum, bu eşyalar bana lazım mı?' sorusunu sorması ama tabii şunu da yapmayın:

''Aman canım nasıl olsa sayısı önemli değilmiş, ben şunu da yedekleyeyim, bunu da üçleyim, bunu da beşleyim bunu da yapmayın tabii ki. Ben burada sadece kişilerin farklarından bahsediyorum. Kimisi için gerekli olan kimisi için fuzuli olabilir kimi için zaruri öteki için fuzuli.

O yüzden burada kişilerin kendi hayatlarının sadece önemli olduğunu, sayıların herkese uymayacağını hatırlatmak isterim ve bugünkü konumuzu da böyle bitirmek istiyorum.

Umarım sizin için de fikir veren, ilham veren bir yazı olmuştur. Sizin de minimalizme başladıktan sonra ya da çevrenizde gözlemlediğiniz ben de bunu çok acayip buluyorum dediğiniz şeyler varsa lütfen yazın, mutlaka gözümden kaçmış şeyler olabilir.

Haftaya yeni bir yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın...

1.273 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page